Ana Sayfa / ALLAH DOSTLARI / Yusuf-u Hemedânî-rahmetullahi aleyhi-

Yusuf-u Hemedânî-rahmetullahi aleyhi-

Yusuf-u Hemedânî-rahmetullahi aleyhi-

İmam-ı Âzam’ın neslindendir. Çok seyahat eden, yok­sul köylere ve tenha yerlere giden, herkese vaaz ve nasihat eden bir mürşid-i kâmil idi. Nizamiye medreselerinin Bü­yük hocası İmam Gazali ile dergâh arkadaşıydı, ama onun gibi eser telif etmekle değil vaaz ve irşadla meşgul oldu.

Ahmed Yesevî, Abdulhâlık-ı Gücdevânî, Abdulkadir Geylanî gibi büyük veliler onun sohbetinde yetişmişti! Selmân-i Fârisî hazretlerinin âsâsı ile sangı kendisindeydi.

Hayatı

Yusuf-u Hemedânî rahmetullahi aleyhi, Rey ile Hem#-* dan arasında Bûzencird adlı bir köyde doğdu. Çocukluk yıllarını memleketinde geçir Hamedan’da doğdu, ilim tah­sili için genç yaşta hilafet merkezi Bağdat’a gitti. ¿Şamanın büyük âlimlerinden ders okudu. Hadis ilminde derinip ti, Bağdat, İsfahan ve Semerkand’a hadis ilmi için yolculuklar yaptı. Ve birçok talebe yetiştirdi.

Zehebi onun Şafi mezhebinde derinleştiğini münazara ilminde rakip tanımadığını bildirir. Fıkıh ve kelam tartış­malarından usanıp manevi bir arayışa girince bunları ter- ketmiştir.

Tasavvufa yönelince Ebu Ali Farmedi’ye intisab etti. Tasavvufi eğitimini tamamlayınca Merv’de bir tekke kurdu ve hem talebe yetiştirdi hem halkı irşad etti. Ayrıca başka şehirlere de seyahat ederek irşada bulundu.

Onun en önemli özelliği, mümin kafir, Hıristiyan Zer­düşt, Arap Türk, zengin fakir ayırt etmeden, bütün insan­ları irşad etmesiydi. İnsanların manevi hastalıklarına der­man olduğu gibi, ağrılarına ve yaralarına da ilaç hazırlar, derdine devâ olmaya çalışırdı.

Yusuf-u Hemedânî rahmetullahi aleyh, altmış yıl­dan fazla, insanlara doğru yolu göstermekle meşgul oldu. Abdulhalık-ı Gücdevânî rahmetullahi aleyh ve Ahmed Yesevî rahmetullahi aleyhgibi büyük veliler yetiştirdi.

Yetiştirdiği talebelerden Ahmed Yesevi rahmetullahi aleyh, Türkistan tarafına göç edip, insanları irşad ederek büyük hizmetler yaptı. Yusuf-u Hemedânî, bütün dostla­rına, talebesi Abdulhalık-ı Gücdevânî rahmetullahi aleyhe tabi olmalarını söyledi. Kendisinden sonra bu talebesi in­sanlara doğru yolu gösterdi.

1140 yılında da Herat’tan Merv’e giderken, yolda vefat etti.

İlla edeb!

İbn-i Hacer-i Mekki Hazretlerinin Fetava-i Hadisiyye isimli eserinde anlatıldığına göre; Abdulkadir-i Geylani rahmetullahi aleyh, Ebu Said Abdullah ve İbn-üs-Sakka

ilim öğrenmek için Bağdat’a geldiler. Abdulkadir-i Geylani rahmetullahi aleyh o zaman çok genç idi.

Yusuf-u Hemedani Rahmetullahi aleyhinin Nizamiye medresesinde vaaz ettiğini duymuşlardı. Onu ziyaret etme­ye karar verdiler. İbn-üs-Sakka; “Ona bir soru soracağım ki, 11 cevabını veremeyecek!” dedi. Ebu Said Abdullah; “Ben de [ S bir soru soracağım, bakalım cevap verebilecek mi?” dedi.

Küçük yaşma rağmen büyük bir edeb timsali olan | Abdulkadir-i Geylani rahmetullahi aleyhi de; “Allah koru­sun, ben nasıl soru sorarım. Sadece huzurunda beklerim, onu görmekle şereflenir, bereketlenirim.” dedi.

Nihayet üçü birlikte, Yusuf-u Hemedani rahmetullahi aleyhinin bulunduğu yere vardılar. O anda orda yoktu. Bir müddet sonra geldi ve İbn-üs-Sakka’ya dönerek; “Ey İbn- üs-Sakka! Sana yazıklar olsun. Demek bana cevabım bi­lemeyeceğim sual soracaksın. Senin sormak istediğin sual şudur. Cevabı da şöyledir. Ben görüyorum ki, senden küfür kokulan geliyor.” bu-yurdu.

Yusuf-u Hemedani rahmetullahi aleyhi, sonra Ebu I Said Abdullah’a dönerek; “Sen de bana sual soracaksın ve bakacaksın ki, ben bu sualin cevabım nasıl vereceğim. Se- i nin sormaya niyet ettiğin sual şudur ve cevabı da şöyledir. I I Fakat sen de edebe riayet etmediğin için, ömrün hüzün ile 19 geçecek!” buyurdu.

Yusuf-u Hemedani, sonra Abdulkadir-i Geylani rah- §| metullahi aleyhimaya döndü. Ona yaklaştı ve; “Ey Abdul* kadir! Bu edebinin güzelliği ile Allah-u Teâlâ’yı ve Resulü­nü razı ettin. Ben senin Bağdat’ta bir kürsi de oturduğunu, i M çok yüksek bilgiler anlattığım ve; “Benim ayağım, bütün i l evliyanın boyunları üzerindedir.” dediğini sanki görüyor j ’11 gibiyim. Ve ben, yine senin vaktindeki bütün evliyayı, senin onlara olan yüksekliğin karşısında boyunlarını eğmiş halde olduklarını görüyor gibiyim.” buyurdu ve sonra göz­den kayboldu.

Bu olay vuku bulduktan sonra, aradan uzun seneler geçti. Hakikaten Abdulkadir-i Geylani rahmetullahi aleyh yetişti ve zamanında bulunan evliyanın en üstünü, baş tacı oldu. Öyle yüksek derece ve makamlara kavuştu ki, insan­lardan ve yüksek zatlardan herkes gelerek, mübarek soh­betlerinden istifade ederlerdi.

Bir gün yüksek bir kürsi de oturmuş vaaz ediyordu ve: “Benim ayağım bütün evliyanın boyunları üzerindedir.” buyurdu.

Onun zamanında bulunan bütün evliya, onun kendile­rinden çok yüksek olduklarım bilirler ve üstünlüğü karşı­sında boyunları eğri olurdu.

Bunlar meydana çıktıkça, Yusuf-u Hemedani rahme­tullahi aleyhinin senelerce önce keramet olarak haber ver­diği haller anlaşılıyordu.

îbn-üs-Sakka’ya gelince, Yusuf-u Hemedani rahme­tullahi aleyh ile aralarında geçen o hadiseden sonra, şer’i ilimlerle meşgul oldu. Çok güzel konuşurdu. Şöhreti zama­nın sultanına ulaştı. O da bunu elçi olarak Bizans’a gönder­di. Hıristiyanlar buna çok alaka gösterdiler. Nihayet,, o da onların yalanlarına aldanarak Hıristiyan oldu. Bu hadiseyi anlatan zat diyor ki;

“Bir gün onu gördüm hastaydı ve ölmek üzereydi. Ben yüzünü kıbleye döndürdüm. O başka tarafa çevirdi. Tekrar kıbleye döndürdüm. O tekrar başka tarafa çevirdi ve böylece öldü.”

Ebu Said Abdullah’da diyor kî; “Ben Şam’a geldim,

Bazı vazifelerde bulundum. Çeşitli sıkıntılar ile hayatım jjj< geçti. Yusuf-u Hemedani rahmetullahi aleyhinin, her üçü- çû müz hakkında söylediği aynen meydana geldi.” el-Meşrevü’r-Revi kitabının sahibi olan Cemaleddin ® Muhammed bin Ebi Bekr el-Hadrami eş-Şafii buyuruyor ki;

Allah-u Teâlâ’nm evliyasını inkar etmeye cüret edenler (neuzübillah), İbn-üs-Sakka’mn durumuna düşmekten çok menkıbedir.  İlminin ve amelinin çok olmasma rağmen, Q îbn-üs Sakka’mn, sonunda böyle sonsuz bir felakete düş­mesinin sebebinin evliya hakkında edebsizlik yapması olduğu zikredilmiştir.”

Yusuf-u Hemedani rahmetullahi aleyhin sayısız hiz- metierinden birisi; Allah-u Teâlâ’yı tanımak yolunda, çok yüksek derece ve makamlar sahibi olan, Abdulhalık-ı Gücdevânî rahmetullahi aleyh gibi büyük bir veliyi yetiş­tirmesidir.
menkıbeye göre, bir gün Yusuf Hemedani’nin talebelerin­

Sözleri

Yusuf-u Hemedani rahmetullahi aleyhiye: “İslam âlimlerinin ve kıymetli rehberlerin azalıp yok olduğu za­man ne yapmak lazım?” diye sorulduğunda: “O zaman, her gün o büyüklerin yazdığı kitaplardan bir miktar okuyu­nuz.” buyurdu.

Feridüddin Attar rahmetullahi aleyhin Tezkiretül Ev­liya adlı eserini yazmaya, bu sözün vesile olduğu söylen­miştir.

Yediklerinin helal olmasına çok dikkat ederdi ve şöyle derdi: “Lokma yemek tohum ekmek demektir. Tohumu fe­yizli bir idrak içinde ve uyanık olarak atmak gerekir ki gıda taate dönüşsün.”

İns ve cin şeytanlarından muhafaza olmak isteyenlere, “Bu düşmanlardan ancak abdestli bulunmak ve daimi kalp zikriyle korunulabilir.” derdi.

Güzel sözlerinden biri de şudur: “Benlik kapısını ka­pat, hizmet ve sohbet kapısını aç!”

Yusuf-u Hemedani rahmetullahi aleyh Silsile-i Âliyye’de emaneti, Ebu Ali Farmedi rahmetullahi aleyhi- den almıştır.

Allah-u Teâlâ sırrını yüceltsin.

KAYNAK: Cennet Yolunun Rehberi /Seyda Muhammed Konyevi

Bunu biliyor muydunuz?

Ya’kub-i Çerhil -rahmetullahi aleyhi-

Ya’kub-i Çerhîl-rahmetullahi aleyhi- Hem zahir hem batın ilimlerine vakıf, tefsir ilmine ça­lışmış, eserler bırakmış bir ...

Bir Cevap Yazın

Araç çubuğuna atla