Nakşibendi yolu dört ana unsur üzerine bina edilmiştir: 1- Dinin Hükümleri (Şeriat). 2- İhlas. 3- Muhabbet. 4- Teslimiyet.
- Dinin Hükümleri (Şeriat):
Bid’at ve ruhsatlardan kaçınarak, farzlardan, mendup ve müs- tehaplara kadar, hepsinin Allah-u Zülcelâl’in rızasına göre yapılmasıdır. Bu konuda Şah-ı Nakşibend Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Bizim yolumuz azimet ve sahih olan kavillerle amel yapmak, bid’at ve ruhsatları terk etmektir.”
- İhlas:
Mürid, İhlasın en alt mertebesi olarak şunu bilmelidir: “Bütün dünya gavslarla, kutuplarla dolu olsa dahi, yine de feyiz kapısı bana, Allah bana hidayeti burada iıasip ettiği için ancak mürşidimin vasıtasıyla açılmaktadır. ”
İhlasın en üst mertebesi ise mürşidinin* bütün hareketlerinin, davranışlarının, konuşmalarının, nasihat ve sohbetlerinin Allah için olduğunu bilmesidir. Mürşidinin asla, dünyevi veya uhrevi, nefsani bir arzu içinde olmadığını anlamalıdır?
İmam-ı Rabbani küddise sırruhu, Seyyid Mahmud’a yazmış olduğu mektubunda şöyle buyurmuştur.
“Allah-u Zülcelâl’in veli kullan, her yaptıkları işi, Allah için yaparlar, nefislerinin hazzı için yapmazlar. Çünkü onların nefisleri, yüce Hakk’m kurbanı olmuştur. Sonra onların ihlasm husulü için niyetlerini tashihe (düzeltmeye) de ihtiyaçları yoktur. Zira onların niyetleri, fenafillah ve beka billah ile sıhhate kavuşmuştur.”
- Muhabbet:
Muhabbetin en alt mertebesi, mürşidinin isteklerini, kendi istek ve arzularından üstün görüp mürşidinin isteği yönünde tercihte bulunmaktır. Muhabbetin en üst mertebesi ise müridin, mürşidinin muradında kaybolmasıdır. Hatta mürşidi bir şey irade ettiği zaman, mürşidin istekleri Allah’ın isteklerine uyduğu için müridin irade ve muradı da mürşidiyle aynı olmalıdır. Öyle ki müri-
din kalbi, mürşidinin suretini gördüğü zaman, manevi olarak ateş olup alev alev yanmalıdır.
Mürid, zahiren mürşidine ne kadar yakın olsa da, kendini yine uzak görmelidir. Ve devamlı olarak daha yakın olup muhabbet içerisinde olmayı talep etmelidir. Çünkü yakınlığın sının yoktur. Mevtana Halid-i Bağdadi kuddise sırruhu Nakşibendîliğin şartlarım şöyle açıklamıştır.
“Muhabbetin aslı, Allah ile kullar arasında vasıta olan, Allah’ın dinini öğreten Mürşid-i Kâmil’in muhabbetidir. Mürşide olan muhabbet kemâlâtm aslıdır.” Çünkü Mürşid-i Kâmil’e olan itaat, muhabbete bağlıdır. Onun muhabbeti ise Allah’ın muhabbetine tabidir. Mürid mürşidini sevdiği zaman, onun emir ve yasaklarına tabi olur. Mürşide itaat, muhakkak surette Allah-u Zülcelâl’e itaate götürür.
Muhabbetin varlığı, yokluğu, kuvvetlisi ve zayıfı; mutabaata (mürşidin emir ve tavsiyelerine uyma) göredir. Muhabbet olmazsa, mutabaat mümkün değildir.
Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi vesellem, nübüvvetin varisliği demek olan mürşidliğe şü hadis-i şerif ile işaret etmiştir: “Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin* ederim ki, Allah’ın kullarından O’na sevimli olan, o kimselerdir ki, Allah’ı kullarına sevdirip, kullarını da Allah’a sevdirirler.” (Beyhâld, Şuabutl iman, 1/367),
- Teslimiyet:
Teslimiyet, hiçbir şekilde ve hiçbir konuda ne dil ile ne de kalp ile müridin mürşidine itiraz etmeme halidir. Tıpkı bir ölünün, yıkayıcısının eline teslim olması gibi mürid de mürşidine teslim olmalıdır.
Teslimiyetin en yüksek derecesi, müridin hiçbir konuda, ne dünyevi ne de uhrevi olarak bir niyet taşımamasıdır. Mürşidinden gelecek olan bir emri, derhal yapmaya hazır olmalıdır. Mürşid, müridin durumuna göre, seyr-i sülük yplunda çeşitli emirler verir. Sohbetle, râbıtayla murakabeyle hülasa, bazen iki yolla, bazen üç yolla emreder. Müride de mürşidinden gelecek her emri yerine getirmeye hazır olmak düşer. İşte bu hale kesin teslimiyet denir. İmam-ı Rabbani kuddise sırruhu şöyle buyurmuştur: “Her hususta tabi olana, tabi olunanın kemalâtımdan büyük bir pay vardır,”