Kâsım bin Muhammed-radıyaîlahu anhu-
Kasım bin Muhammed rahmetullahi aleyh, Ashab-ı Kiram’dan sonraki nesil olan Tabiin’in büyüklerindendi. Hz. Ebu Bekir Sıddık radıyaîlahu anhunun torunlarından- dır. İmâm-ı Zeynelâbidin ile teyze çocuklarıdır.
Kasım bin Muhammed rahmetullahi aleyhi, çok kuvvetli fıkıh ve İslam hukuku ilmi sahibi idi. Yedi meşhur fakihlerden biridir.
İlim ile zühd ve takvayı kendisinde birleştirmiş Allah dostlarındandır. Onun zamanında siyasi karışıklıklar başlamıştı. Dünya malı ve siyasi makamlar insanlar için bir fitne haline gelince, sahabenin âlimleri, hicaz bölgesinde ilim öğretip dinlerini yaşamakla meşgul olmuşlardır. Kasım bin Muhammed rahmetullahi aleyhi bu neslin hem bir üyesi hem de onların ilim ve irfanının sonraki nesle taşıyıcısıdır.
Sadece tasavvuf ilimleri için değil, bütün tslami ilimlerin kaynağı olan hadis-i şerifler için sağlam bir kaynak ve seneddir. Onun parçası olduğu senedler en sahih ve sağlam sened sayılmıştır. (Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekir, T.D.V. İslöın Ansiklopedisi, c. XXIV, s. 545)
îmam-ı Malik onu methederken: “Kasım bu ümmetin fakihlerinden bir fakihtir” demiştir. Yahya b. Said, Medine’de ondan üstün bir kimsenin yetişmediğini söyler.
Kasım bin Muhammed, Ehl-i Sünnet yolunun büyüklerindendir. Hadis rivayet ederken çok titizlenirdi. Kendisine bir husus sorulduğunda apaçık bildiği bir husussa cevap verir, bilgisi olmayan şeyler üzerinde konuşmazdı. Allah-u Teâlâ’nm açıklamadığı hususlar üzerinde tartışma çıkaranları reddeder ve bundan men ederdi ve şöyle derdi: “Kişinin Allah’ın kendisine farz kıldığı şeyleri bildikten sonra cahil olarak yaşaması, bilmediği şeyler hakkında söz söylemesinden daha hayırlıdır.”
Hayatı:
Kasım bin Muhammed rahmetullahi aleyhi, Hicri 32 yılında Medine’de doğdu. 102 yılında Kudeyd’de vefat etti.
Babası Mısır’da şehid edilince küçük yaşta yetim kalmıştı. Peygamberimizin mübarek hanımı Hz. Aişe radıyal- lahu anha onun halası olduğundan, onun yanında yetişti ve çok ilim öğrendi.
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem efendimizin ve dedesi Hz. Ebu Bekir’in medfun olduğu, Ravza-i Mutahhara’daki hücre-i saadeti ziyaret edişini anlatmıştır. Halası Hz. Aişe’nin uzun uzun namaz kılışım, gözyaşları dökerek dua edişini seyrederek büyümek nasip olmuştur.
Ashâb-ı Kirâm’dan birçoğuna yetişmiş ve onlardan ilim öğrenmişti. Ebû Hüreyre, Abdullah îbni Abbâs ve Abdullah ibni Ömer, Abdullah ibn Amr îbn As, gibi ilmiyle meşhûr sahâbilerden hadîs-i şerif rivâyetinde bulundu ve tâbiînin meşhur âlimlerini yetiştirdi.
ALLAH DOSTLARI
Silsile-i Âliyye büyüklerinin dördüncüsü olan İmâm-ı Câfer-i Sâdık, onun kızı Ümmü Ferve’den olma torunuydu ve onun sohbetinden feyz alıp yetişenler arasındaydı.
İlmi kadar ahlakı, güvenilirliği ve takvası ile de tanınmıştı. Zamanın halifesi Ömer bin Abdulaziz âlimlerin vefat etmesiyle ilmin unutulmasından korkup, Medine valisine, Kâsım bin Muhammed rahmetullahi aleyhin rivayet ettiği hadis i şerifleri yazmasını emretmişti.
Zahirî ilimleri iyi bildiği gibi kalbe dair ilimlerin de menbaıydı. Takva ve verada zamanının bir tanesiydi. Tasavvuf ilminde mütehassıstı. Zamanım boş geçirmek istemez, her anını değerlendirmek isterdi. Mescidde ilim halkası kurar, sohbet ederdi.
Rivayet ettiği hadislerden bir kaçı şunlardır: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ashabına sordu: “Kıyamet günü ilk olarak arşın gölgesine koşanlar kimlerdir?” Ashab-ı kiram; “Allah ve Resulü daha iyi bilir,” dediler. Peygamberimiz; “Kendilerine hakları verildiği zaman kabul edenler, kendilerinden hak talep edildiğinde bunu cömertçe verenler ve insanlar hakkında hükmederken kendilerine hükme- diyormuş gibi davrananlardır.” (Ahmed, VI, 67, 69)
Yine bir gün, Hz. Aişe’den naklederek buyurdu ki: “Bir Müslüman, bir kadının güzelliğini görünce gözünü hemen ondan çevirirse, Allah-u Zülcelâl onun için tatlılığım duyacağı bir kulluk hali yaratır.” (Ahmed, V, 264)
Kasım bin Muhammed rahmetullahi aleyhi, dedesi Hz. Ebu Bekir’den ve ashabın büyüklerinden gördüğü manevi hayatı yaşayarak, sonraki nesillere ve bilhassa Cafer- i Sadık rahmetullahi aleyhiye aktarmıştır.
Ömrünün son yıüarında gözleri kapanan Kasım bin Muhammed, umre için yola çıktığı bir seferde Kudeyd denilen mevkide hastalandı. Vefat edeceğini anlayınca, “Beni namaz kıldığım, şu üzerimdeki elbiselerimle kefenleyin” dedi. “İki kat kefen yapsak olmaz mı?” diye soran oğluna, “Oğlum, dedem Hz. Ebubekir de üç parça ile kefenlendi. Bizim için ölçü onlardır. Yaşayanlar elbiseye daha muhtaçtır.” dedi.
Sözleri
Kasım bin Muhammed rahmetullahi aleyhin güzel sözlerinden bir kaçı;
“Bizden önce yaşayan büyüklerimiz, başa gelen musibetleri güzellikle karşılamayı, kendilerine verilen ni’metleri de tezellül, alçakgönüllülük ederek karşılamayı severlerdi.”
“En büyük günahlardan biri, kişinin günahım küçük görmesidir.”
“Cenab-ı Hak ashab-ı kiramın görüş farklılıklarıyla insanlara genişlik tanıdı. Hangi sahabenin görüşünü alsan içinde bir sıkıntı duymazsın.”
Kasım bin Muhammed rahmetullahi aleyh, Silsile-i Aliyye’de emaneti Selman-ı Farisi radıyallahu anhudan almış, Cafer-i Sadık’a aktarmıştır…
Allah-u Teâlâ ondan razı olsun.
KAYNAK: Cennet Yolunun Rehberi /Seyda Muhammed Konyevi