Kibir Allah-u Zülcelal’e, O’nun Peygamberine veya diğer insanlara karşı yapılır.
- Allah-u Zülcelal’e karşı yapılan kibir, kibrin en kötüsüdür. İnsanı buna sürükleyen şey, cehalet ve azgınlıktır. Firavun kibrinden dolayı: “Ben sizin Rabbinizim.” (Naziat; 24) demiş ve Allah-u Zülcelal’e kul olmayı kabul etmemiştir. Onun için de Allah-u Zül celal ayet-i kerimede: “Onlara 1Rahmana secdeye varın’ denildiği zaman; ‘Rahman da neymiş? Bize emrettiğin şeye mi secde edeceğiz’ derler. Bu onlarm büsbütün imandan uzaklaşmala- rmı tarttırır. ” (Furkan; 60) buyurmuştur.
- Diğer bir kibirde peygamberlere karşı yapılan kibirdir. Bu, insanın kendisi gibi bir insana uymayı kabul etmemesidir. Bu bazen bilmeden cehaletle olur, bazen de bilerek olur.
Nefis, insanın hakkı kabul etmesine ve peygambere uymasına engel olur. Bu kimseler hakkında Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede; “Bizim gibi iki insana mı uyacağız. * (Müminun; 47) buyurmuştur. Peygamberlere karşı yapılan kibir, Allah-u Zülcelal’e karşı kibirden bir derece aşağı olmasına rağmen, ona çok yakındır. Çünkü bu da Allah-u Zülcelal’in emirlerini kabul etmemektir.
- Kibrin üçüncü derecesi ise insanlara karşı yapılan kibirdir. Bu da kendini büyük, karşısındakini küçük görmektir. İki sebepten dolayı insan için çok tehlikelidir.
Birincisi; Kibir, izzet ve üstünlük ancak Allah-u Zülcelal’e yaraşır. İnsan kibirlendiği zaman, aynen bir hizmetçinin padişahın tacını giyip, tahtına oturup hükmetmesine benzer. Tabii bir hizmetçi böyle yaptığı zaman, padişah tarafından ağır bir şekilde cezalandırılır. Onun içinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Hadis-i Kutside şöyle buyuruyor:
“Allah-u Zülcelal buymuyor ki: Azamet benim izarım (göm- ¡ek), kibriyalık da ridam (cübbe)’dır. Kim, benimle bu hususta ortaklığa kalkışırsa azap ederim. ” buyurmuştur.
Kibir, ancak Allah-u Zülcelal’e layık olup, kullarından hiç birine layık olmadığına göre; O’nun kullarına karşı kibir yapmaya kalkışanlar Allah-u Zülcelal’e karşı günah işlemiş olurlar.
İkincisi; Kibir öyle bir rezilliktir ki kibirli, Allah-u Zülcelal’in bütün emir ve nehiylerine karşı muhalefet etmeye davet eder. Zira kibirli bir insan, başka birisinden hakikati duysa, dahi kabul etmek istemez, hemen karşısına çıkar.
Onun için dini konularda tartışanlar, hemen birbirlerini inkara kalkışırlar. Hatta birisi doğruyu, hasmı olan kişinin ağzından duysa, hemen çeşitli yollardan bile bile onu çürütmeye çalışır. Halbuki bu hal, kâfir ve münafıklarm bir vasfıdır.
îbni Mesud radıyallahu anhu: Bir adama; “Allah’tan kork!” denildiği zaman; “Sen kendine bak, bana karışma!” dedi mi, bu, günah olarak kendisine yeter” buyurmuştur. Demek ki kibir, insanlara karşı da yapılsa, çok yanlış bir yoldur. Çünkü, insanı diğer insanlardan başlamak suretiyle Allah-u Zülcelal’e karşı kibretmeye kadar götürür.
İlk olarak şeytan, Adem aleyhisselama karşı kibirleniyordu. Allah-u Zülcelal: “Adem’e secde edin” diye emrettiği zaman dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattm. Onu da topraktan yarattm” (Sad;76) Ve bu hali sebebiyle de en sonunda Allah-u Zülcelal’in düşmanı oldu ve O’nun rahmetinden ebedi olarak kovuldu.
KAYNAK: Cennet Yolunun Rehberi Seyda Muhammed Konyevi