Ana Sayfa / ALLAH DOSTLARI / Bayezid-i Bestamî-rahmetullahi aleyhi-

Bayezid-i Bestamî-rahmetullahi aleyhi-

Bayezid-i Bestamî-rahmetullahi aleyhi-

Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyhi, Ariflerin Sul­tam olarak bilinir. Onun hayat hikâyesi ve hususiyetleri daha evvelki âlim mürşidlerden farklıdır. Ona kadar gelen Silsile-i Âliyye’nin ilk beş ismi, sahabe ve tabiîn âlimleridir. Onlar insanların dünyalık ve makam peşinde koştukları devirlerde İslami ilimleri yaşayarak ve naklederek sonraki nesillere ulaştırmışlardır.

Bayezid-i Bestamî ise imanî meselelerin mütekellim (kelam bilginleri) ve felsefeciler arasında münakaşa edil­diği bir devirde yetişmişti. Bu devirde tasavvuf yolu, aklı esas alan felsefeci ve kelamcılara karşı, gönlü esas alan bir his ve hal yolu olarak belirmeye başladı. Artık ünlü muta­savvıflar, yaşadıkları tecrübeleri, usûl ve esasları ifade ede­cek kavramlar kullanmaya başlamışlardır.

Meşhur mutasavvıflardan Şakik-i Belhi, Hatem el Asam, Ahmed bin Hadraveyh, Zünnûn-ı Mısrî, Yahya bin Muaz bu çağın ünlü simalarıdır. Bayezid-i Bestamî de ça­ğın hâl ve vecd ehli gönül insanlarmdandır.

Tasavvuf yolunun nefse muhalefet ve nefsi Allah azze I vecellenin aşkında eritme yolu olduğunu anlattı. Bazen \ sekr, yani kendinden geçme haliyle, yanlış anlaşılan sözler l konuşmuş, bu sebeple eziyetlere uğramıştı. Ancak insanla­rın ne düşündüğüne önem vermemiştir.

Bayezid-i Bestamî’nin hikâyesi, bir ihlâs ve samimiyet hikâyesidir. Cenab-ı Hakkın irfan ve ruhaniyeti dilediği ku­luna, ledünnî bir şekilde verebileceğinin bir örneğidir.

Bayezid-i Bestamî Cafer-i Sadık’m vefatından kırk yıl sonra dünyaya gelmiş olduğu halde Üveysî yolla onun rûhâniyetinden terbiye almıştır.

Hayatı

Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyhinin Asıl adı Tay­fur idi. Horasan şehrinin Bestam kasabasında doğmuştu. Babası îsa Efendi Bestam’m muttaki, helal lokmaya özen gösteren, zahid bir kimse idi.

Kendisinin anlattığına göre Bayezıt rahmetullahi aleyh çocukken gece namazına düşkün olan babasını seyreder, onun gibi olmaya çalışırdı. Bir gün babası*. “Oğlum. Sana namaz farz değil git uyu, uykusuz kalma” deyince, küçük Tayfur: “Yatarım ama Cenab-ı Hak sorarsa ben gece tehec- cüt namazlarını kılacaktım, babam engelledi.” derim de­yince babası “Oğlum serbestsin, nasıl istersen öyle yap” demişti.

Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyhinin annesi d muhtereme bir hanımdı. Oğluna hamile iken şüpheli bî lokma yememeye itina göstermiştir.

Küçük yaşta iken annesi, kendisini mektebe gönden Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyh büyük bir dikka derslerine devam ediyordu. Bir gün Kur’an-ı Kerim oku­mak için gittiği mektepte şu ayet-i kerimeyi okudu; “İnsa­na; anasına, babasma (itaat etmeyi) de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı, (onun) Sütten ayrıl­ması iki yıl içindedir. Bana ve anne-babana şükret diye de (tavsiye ettik). Dönüş ancak Banadır.” (Lokman; 14)

Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyh bu ayet-i kerime­yi duyunca çok tesiri altında kaldı. Erkenden eve dönüp annesine şöyle dedi: “Bir ayet-i kerime gördüm. Allah-u Teâlâ o ayet-i kerime-de kendisine ve sana, hizmet ve itaat etmemi emrediyor. Ya benim için Allah-u Teâlâ’ya dua et, sana hizmet ve itaat etmem kolay olsun veya beni serbest bırak, hep Allah-u Teâlâ’ya ibadet ile meşgul olayım.”

Saliha bir hatun olan annesi: “Seni Allah-u Teâlâ’ya emanet ettim. Kendini O’na ver.” dedi. Bayezid-i Bestamî bundan böyle kendisini Allah-u Teâlâ’ya verdi, emirleri­nin hiçbirisini yapmakta gevşeklik göstermedi. Annesinin hizmetini de ihmal etmedi. Onun öğrendiği ilimle hemen amel etmesinin ve ihlâsmm bereketiyle kendisine büyük bir aşk ve vecd hali verildi.

İmam-ı Gazali rahmetullahi aleyhi, siyasi karışıklık ve felsefi münakaşalardan bunaldığı ve manevi bir huzur aradığı devrede kurtuluşu tasavvufa yönelmekte bulmuştu. Kendisi El-Münkizu min’ed-Dalal adlı kitabında Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyhj. anlatan birkaç risale okudu­ğunu, bundan çok faydalandığını söylemiştir.

Ebu Nasr es-Serrac meşhur eseri el-Luma’da Bayezid-i Bestamî’nin tasavvuf yolunda üstadının Ebu Ali es-Sindî isimli bir zat olduğunu söylemektedir. Birçok zatlarla görü­şüp istifade ettiği nakledilmektedir.

Hidayete Vesile Olurdu

Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyhinin yaşadığı de­virde, İran’da Mecusilerle Müslümanlar bir arada yaşıyor­lardı. İslam dini “Dinde zorlama yoktur” esasıyla, herke­si kendi dininde serbest bırakmıştı. Alimler İslam’ı tebliğ etme vazifesini yerine getiriyordu. Ancak İslam’ın sami­miyetle benimsenmesine asıl vesile olanlar, Allah dostlan idi. Çünkü onlar samimiyetleri, güzel ahlakları ve manevi tesirleriyle kalplerden küfür karanlığını kovuyorlardı.

Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ adlı eserinde şöyle nakleder: Bayezid-i Bestamî’nin mecûsî bir komşusu var­dı. Bu komşunun Süt emme çağındaki çocuğu karanlıktan korkar ve geceleri ağlardı. Mecûsînin yolculukta olduğu bir gün evde kandile koyacak yağ bulunmadığı için bu çocuk ağlamaya başladı. Bayezid-i Bestamî her gün bir kandil yağ alıp, komşusunun evine götürdü. Mecusî yolculuktan dö­nünce durumu haber alıp, kendisinde değişiklikler hissetti. Bayezîd’e karşı kalbinde bir sevgi hâsıl oldu ve: “Mademki o zatm aydınlığı geldi, bizim kendi karanlığımızda yaşa­mamız uygun değildir” deyip Bayezid-i Bestamî’nin huzu­runa gitti ve müslüman oldu.

Mevlana Celâleddin-i Rûmi rahmetullahi aleyhinin Mesnevi’sinde naklettiği bir menkıbe bunu çok güzel göz­ler önüne serer: “Bayezid-i Bestami Hazretleri zamanında ateşe tapan bir kimse vardı. Bir gün imanlı bir kişi, onu Müslüman olmaya davet edince şöyle dedi:

“Eğer beni Bayezid-i Bestamî’nin imanına davet ediyor­san ben zaten gizliden gizliye onun iman ettiği dinin hak din olduğuna inanıyorum. Çünkü dini ona bambaşka bir güzellik ve derinlik vermiş. Henüz dine, imana tam gönül vermiş olmasam da, onun imanındaki yüceliğe hayranım.

Beni davet ettiğin iman, sizin imanınız ise, ben o iman­da yokum… Bir kimsenin gönlünde iman etmeye yüzlerce meyil olsa, sizin katılığınızdan dolayı kaskatı kesilir, soğur. Zira sizin imanınız kabukta kaldığı için riya ve gösterişin esaretine girmiş. Gelip geçici bir inanç, çirkin sesli ve ruh­suz bir müezzin gibidir ki, sevdireceği yerde uzaklaştırır. Sizin imanınız, gül bahçesine girse güllere diken olup on­ları kurutur.

Fakat Bayezid-i Bestamî Hazretlerinin iman güneşi o mübarek ruhunun feyiz semasmdan doğar da bu âlemde parlarsa, bu değersiz dünya tâ yerin dibine kadar zümrüt kesilir, cennete döner; mü’minlerin gönül dünyaları da fe­yiz membaı olur. Onun için Bayezid-i Bestamî Hazretle­rinin imanı ve sıdkı, benim gönlümde ve canımda imana karşı tarifsiz bir arzu, iştiyak ve hasret uyandırdı.”

Muhyiddin-i Arabi’nin Bayezid-i Ekber ve Sultan-ul Arifin isimleriyle methettiği Bayezid-i Bestamî tasavvufî eserlere çok ilham vermiştir.

Aşk Ummanı

Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyhi aşk ve vecd ehli bir zat idi. İlahi aşka kapılınca kendinden geçerdi. Bir gün kapısına gelen bir genç ona, “Bayezid-i Bestamî’yi arıyo­rum” dedi. O sırada Bayezid kendini unutmuş bir vaziyette olduğundan “Ben öyle birini bilmiyorum. Bu şehirde öyle biri yok” dedi. Bu sözü, ya aşka gark olduğundan kendini unutmuş veya kendini bir hiç saymış olmasına yorumlan­mıştır.

Bazen insanlar onun nasıl ibadet ettiğini öğrenmek için penceresinin altında giderlerdi. İşittiler ki bir kere “Allah” dedi ve sonra kendinden geçti.

Ertesi sabah ona geceleyin neden bayıldığını sorduk­larında Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyhi; “Sen kim oluyorsun? Senin haddine mi düştü ki ismimi ağzına alı­yorsun?’ Şeklinde bir nida gelir diye, çok korktum da onun il için bayılmışım.” buyurdu.    *3** pH

Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyhi namaz kılmak 1 için mescide gelince kapıda bir miktar durur ve ağlardı. Se- i bebini soranlara; “Camiyi, vücudumla kirletmekten korku- a yorum. Tevbe edip Allah-u Teâlâ’ya yalvarıyorum, ondan ^ sonra giriyorum.” derdi.

Namaz kılarken Allah korkusundan göğüs kemikleri 19 gıcırdadığı, yanında bulunanların bunu işittiği nakledil­miştir.

Sünnete Uymayanda Hayır Yoktur

Bir gün yakınları kendisine: “Efendim filan yerde bü- | J yük bir zat var. Fazilet ve keramet sahibi bir velidir.” dedi- I,i ler ve daha başka sözlerle o zatı çok medhettiler. Bunun f üzerine Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyhi:

“Madem öyledir. O halde o büyük zatı ziyarete gitme- f miz lazım oldu.” buyurdular. Talebelerinden bazdan ile i onun bulunduğu yere geldiler. Bayezid-i Bestamî rahme­tullahi aleyh bildirilen zatın, mescide gitmekte olduğunu ve kıbleye karşı tükürdüğünü gördü. Görüşmekten vazge­çip tekrar geri döndü. Sonra o kimse hakkında,

“Dinin hükümlerini yerine getirmekte, sünnet-i seniy- yeye uymakta ve edebe riayette zayıf birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir. Böyle bir kimsenin, Allah-u Teâlâ’nın evliyasından olması mümkün değildir.” buyurdu.

Yolun İncelikleri

Anlatıldığına göre Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyh bir gün talebeleriyle giderken delilerin bulunduğu bir hastanenin önünden geçiyordu. Talebelerinden birisi, orada delilerin tedavileri için bir şeyler yapmaya çalışan baştabibe yaklaşıp; “Günah hastalığı ile hasta olanlar için bir ilacınız var mıdır?” diye sordu. Baştabib cevap vere- meyip susunca, ayağı zincirle bağlı olan delilerden biri, Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyhinin teveccühü ile şöyle dedi;

“O derdin ilacı şöyledir; tevbe kökünü istiğfar yaprağıy­la karıştırıp, kalp havanına koyarak, tevhid tokmağıyla iyi­ce dövmeli, sonra insaf eleğinden eleyip; gözyaşıyla hamur etmeli. Daha sonra Aşkullah ateşinde pişirip, muhabbet-i Muhammediyye balından katarak, gece gündüz kanaat ka­şığıyla yemelidir.”

Menkıbelerinden

Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyhi bir defasında şöyle anlattı; Beih’li bir gencin bana üstün geldiği gibi, hiç kimse beni mağlub ve mahçup etmemiştir. Bu genç, hac için Mekke’ye gelmişti. Yanımıza uğradı ve bana;

  • Ya Bayezid, size göre zühd nedir? Diye sordu. Ben de;
  • Bulunca yeriz, bulamayınca sabrederiz, dedim. O za­man genç;
  • Bizim Belh’in köpekleri de böyle yaparlar, (bunun ne kıymeti var), dedi. Ben;

. – Size göre zühd nedir? Diye sorunca, genç;

– Biz alamayınca şükreder, elimize geçince başkalarına veririz, dedi.

Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyhi bir gün, talebele­ri ile birlikte, gayet dar bir sokaktan geçiyorlardı. Bayezid-i ^ Bestamî rahmetullahi aleyhi karşıdan bir köpeğin gelmekte I olduğunu gördü ve geri çekilip köpeğe yol verdi. Talebele- t rinden birinin hatırına şöyle geldi;

“İnsanoğlu hayvanlardan şereflidir. Hem bizim şeyhi- j miz, ariflerin sultanıdır. Hem de etrafındakiler onun, her î biri çok kıymetli sadık talebeleridir. Bütün bunlara rağmen, f şeyhimiz bu köpeğe yol vermesinin hikmeti acaba nedir?”

Bunun üzerine Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyh ti buyurdu ki; “Şu köpek, hak lisanı ile bana dedi ki; Sana \ ariflerin sultanı olmak hU’atini ve bana da köpeklik postu- j nu giydirdiler. Bunun tersi de olabilirdi, dedi. Bunun üze- j rine bende ona yol verdim.”

Hikmetli Sözleri

Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyhinin kalplere şifa ^ veren sözlerinden bazıları şunlardır;

“İnsana zararı en şiddetli olan şeyin ne olduğunu bil- iı mek istedim. Bunun gaflet olduğunu anladım. Gafletin b insana yaptığı zararı cehennem ateşi yapmaz. Ya Rabbi! tu Bizleri gaflet uykusundan uyandır. Lütuf ve keremin ile bu duayı kabul eyle.”

“Bir kimsenin Allah-u Teâlâ’ya olan muhabbetinin ha* i kiki olup olmadığının alameti; kendisinde deniz misali

mertlik, güneş misali şefkat ve toprak misali tevazu gibi hasletin bulunmasıdır.”

“Bizim sözlerimiz kitab ve sünnettendir. Bu iki kaynak­tan gücünü ve manasını almayan bir sözde değer yoktur.”

“Günahlara bir defa, taatlere ise bin defa tevbe etmek lazımdır. Yani yaptığı ibadet ve taatlere bakıp kendini be­ğenmek, o ibadeti hiç yapmamak günahından bin kat daha fenadır.”

Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyh bir gün yolda yürürken bir gencin kendisini takip etmekte olduğunu fark edip döndü ve gence; “Niçin beni takip ediyorsun, istedi­ğin nedir?” dedi. Genç edeble;

“Efendim sizin gibi olmak, yolunuzda bulunmak is­tiyorum. Lütuf elinizi uzatın himmet buyurun da ben de kazanayım.” dedi. Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyh o gence cevap olarak;

“Benim yaptıklarımı yapmadıkça, benim derimin içine girsen de istifade edemezsin. Bu, Allah-u Teâlâ’nın bir lüt- fudur.” buyurdu.

Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyh bir defasında şöyle buyurdu; “Dilini, Allah-u Teâlâ’mn ismini anmaktan başka işlerle uğraşmaktan ve başka şeyler konuşmaktan koru. Nefsini hesaba çek. İlme yapış ve edebi muhafaza et. Hak ve hukuka riayet et. İbadetten ayrılma. Güzel ahlaklı, merhamet sahibi ve yumuşak ol. Allah-u Teâlâ’yı unuttura­cak her şeyden uzak dur ve onlara kapılma!”

“Allah’ın evliyasını sev ki onlarda seni sevsin, Allah-u Teâlâ her gün ve her gece evliyasımn kalbine yetmiş kere nazar eder. Ola ki velisinin kalbinde senin ismine de nazar eder de seni sever ve affeder.”

Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyhiye; “Kişi ne za­man mütevazi olur?” diye sorulduğunda; “Kötülüğünü ve

basitliğini bilerek, nefsi için herhangi bir hal ve makam görmediği ve insanlar içinde kendisinden daha şerli bir kimse düşünmediği zaman!” demiştir.

Bayezid-i Bestamî rahmetullahi aleyh bir gün, bir ta­lebesine şöyle nasihatte bulundu; “Sana yaşadığın sürece tamamen Allah-u Teâlâ’ya yönelmeni, yüzünü hiçbir vakit I O’ndan çevirmemeni tavsiye ederim. Şüphe yok ki O’na j kavuşacak ve O’nun yüce huzurunda duracaksın.

Ve sen bütün işlediklerinden sorumlu tutulacaksm. Sakm gafil olma. Gaflet uykusundan bir an önce kendini f kurtar. Hiç kimseyi O’na tercih etme. Sana gelen belalara I sabret. Allah-u Teâlâ’nm hükmüne ve kazasına rıza göster. î Allah-u Teâlâ’nm verdiğine kanaat et.

Allah-u Teâlâ’ya güven, vaad ettiklerinin mutlaka ye- I rine geleceğine inan. Hiç ölmeyecek ve hep diri olan Rab- r bine tevekkül eyle. Her işinde O’nun inayetini iste. O’nun i emirlerine riayet et. Hayatta olduğun müddetçe bu dedikle- I rimi yapmaya çalış. Halkı bırakıp, Hakka yönel. İşini O’na 1 ısmarla!”

Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyhin sözleri, tasav- j vuf yolunun esaslarından bahseden eserlerde çok da nak- | | ledilmiştir. Böyle eserlerden birinde kendisinden nakledi- i liyor ki;

Şu on şey beden üzerine farzdır:

  • Farzları noksansız yerine getirmek
  • Haram kılman şeylerden kaçınmak
  • Allah için mütevazı olmak
  • Müslüman kardeşlerine eziyet etmekten sakınmak

 

i ve kötü herkes için hayır isteyen olmak

  • Allah-u Teâlâ’nın mağfiretini arzulamak
  • Her işte Allah-u Teâlâ’nın rızasını gözetmek
  • Öfkeyi, gururu, zulüm ve haksızlığı, üzücü ölçü de mücadeleyi terk etmek
  • Kendi kendine nasihatçi olmak, nefsi terbiyeye ça­lışmak

10- Ölüme bilerek hazırlanmak

Şu on şey insanın maddi ve manevi yapısını tahrip eder:

1- Dinine önem vermeyen kimseyle arkadaşlık etmek

2- Hayırlı ve yararlı kişilerden ayrılmak, onlarla dost­luk kurmamak in

3- Nefsin isteklerine boyun eğip onun peşine takılmak

4- İslamiyet’ten uzaklaşmak

5- Bid’at ehliyle oturup kalkmak

6- Dünya ve ahiret için yararlı olmayan şeylerle uğraş-mak ve bu tür şeyleri arzulamak

7- Halkı kötü zan altında tutmak

8-Üstünlük taslamak

9-Dünyalıktan yana üzüntüye kapılmak

10-Ahireti düşünmemek

Şu on şey de insanın bedenini korur:

  1. 1- Gözleri haramdan ve lüzumsuz şeylerden korumak
  2. 2- Dili hayır söylemeye alıştırmak ve bunu itiyad hali­ne getirmek
  3. Nefis muhasebesi yapmak, günlük hayatı bu ölçü içerisinde sürdürmek
  4. İlim öğrenmek ve öğrenilen ilmi faydalı olacak şekil­de kullanmak
  5. Edeb ve terbiyeyi her yerde ve herkese karşı muha­faza etmek
  6. Bedeni, dünyanın faydasız işlerinden kurtarıp* dün­ya ve ahiret için faydalı işlerde kullanmak
  7. Kalbi geliştirmek, düşünceyi berraklaştırmak ‘
  8. Nefis ile kıyasıya mücadele etmek
  9. Çokça ibadet etmek
  10. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin sünne­tine uymak

Bayezid-i Bestami rahmetullahi aleyh Silsile-i Âliyye’de emaneti Cafer-i Sadık rahmetullahi aleyhiden almıştır.

Allah-u Teâlâ sırrını yüceltsin.

KAYNAK: Cennet Yolunun Rehberi /Seyda Muhammed Konyevi

 

Bunu biliyor muydunuz?

Ya’kub-i Çerhil -rahmetullahi aleyhi-

Ya’kub-i Çerhîl-rahmetullahi aleyhi- Hem zahir hem batın ilimlerine vakıf, tefsir ilmine ça­lışmış, eserler bırakmış bir ...

Bir Cevap Yazın

Araç çubuğuna atla