Dilin, insan için en büyük afetlerinden birisi, malayani olan konuşmalardır. Malayani konuşmalar, ne dünyaya nede ahirete bir faydası olmayan sözler olup, sahibine zarardan başka bir şey getirmez. Çünkü vakit, insanın sermayesidir. Malayani konuşmalar İse, küçük bir kurdun bir ağacı yiyip bitirmesi gibi, bu çok büyük sermayeyi yiyip bitirir.
Onun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur; “Onların fısıldaşmalarının bir çoğunda fayda yoktur. Ancak bir sadaka veya bir iyilik veyahut insanların arasını düzeltmeye çalışanların ki müstesna. Kim Allah’ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa, biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisa; tul
Peygamber Efendimiz sallnllahu aleyhi vesellem de bir hadisi şeriflerinde; “Malayaniyi terk etmek, kişinin iyi bir müslüman olduğunun İşaretidir.” (TlvmM) buyurmuştur.
Dilin bu afetinden kurtulmasının çaresi, sükut etmektir. Nefsi ile mücahede eden kimselerin sükut ölmelerinin sebebi, malayani konuşmaların fealket olduğunu bilmeleridir. Çünkü Alluh-u zulcellal malayani konuşmalar yüzünden gazaba gelir, Ayrıca muzalayani konuşmalardan nefs büyük lezzet duyar ve asıl yapılması gereken görevlere engel olur.
Önün için Rebi bin Heysem rahmetullahi aleyhi gündüzleri yanma bir kâğıt kalem alıp konuştuğu herşeyi yazar, sonra bunlarla nefsini hesaba çekerdi. Ve bu yüzden yirmi sene dünya kelamı konuşmadı. Onun bu davranışı bizim için ne güzel bir derstir.
İnsan gerekmediği müddetçe konuşmaktan kaçınmalıdır. Böylece dilinin afetlerinden kendisini muhafaza etmiş olur. Ukbe bin Amir radıyallahu anhu, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme gelerek; “Yâ Resulallah! Kurtuluş nedir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Dilin muhafaza et, evine git ve günahlarına ağla.”
İnsan daima dünyasına ve ahiretine menfaatti olacak işlerle meşgul olmalıdır. Malayani konuşmalar yapan kişi muhakkak hata yapar. Onun içindir ki Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhu boş yere konuşmamak için dilinin altına taş koyardı. Sükut edip malayani konuşmalardan sakınmak insan için selamettir.
Bir gün bir bedevi, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin yanına gelip;
– Yâ Resulallah! Bana hayırlı bir amel öğret ki onunla cennete gireyim, dedi. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem;
– Açları doyur, muhtaçlara yardım et, Allah-u ZülcelaVin kullarını hayırlara yönelt, buyurunca; Bedevi dedi ki;
– Yâ Resulallah! Bunlara benim gücüm yetmez. O zaman Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;
– Öyle ise diline hakim ol. Akima her geleni söyleme. Konuştuğun zaman da hayırlı söz söyle.” (Buhari)
Muaz bin Cebel radıyallahu anhu şöyle demiştir; “İnsanlarla az konuş, Rabbinle ise çok konuş. O zaman belki kalbin Allah-u Zülcelal’i görür hale gelir.”
Kalbini en iyi muhafaza eden kimse, dilini koruyan, kendisini ilgilendiren ve gerektiği zaman konuşan, bunun dışmda sükut eden kimsedir. Yoksa daima geçmiş ve gelecek zamanla meşgul olan kişi, vaktini boşa geçirmiş demektir. Vaktimizin bir dakikasının bile ne kadar kıymetli olduğunu ise fırsat elimizden gidip kabre girdiğimiz zaman anlayacağız.
Bütün bunlara bakarak, bir kimse malayani konuşmalar yaptığı zaman, bu söylediklerimizi aklına getirerek; bu halinden hemen sıyrılıp, kendisine Allah-u Zülcelal’in rızasına giden cennet yolunun üzerinde mesafe katetmesini sağlayacak amellere sarılması lazımdır.
Sükut etmek ve malayani konuşmaları terk etmek, dilin iffetidir. Çünkü dil, yırtıcı bir hayvan gibidir. Eğer onu bağlamazsak, dönüp bize saldırır.
KAYNAK: Cennet Yolunun Rehberi /Seyda Muhammed Konyevi