Tasavvuf, İslam dininin üzerine inşâ edildiği üç temel mefhumdan biri olan “İhsan”ı kendine gaye edinmiştir. O halde “İhsan”m ne olduğunu anladığımız zaman, tasavvufun özünü ve gayesini de daha iyi anlamış oluruz.
İhsan mefhumunu, bizzat hadis-i şeriflerde görmekte ve açık bir şekilde izah edildiğine şahit olmaktayız. Hz. Ömer radıyallahu anh’in rivayet etmiş olduğu bir hadis-i şerif (Cibril Hadisi) şöyledir:
“Hz.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında bulun¬duğumuz bir sırada, bir de baktık ki elbisesi bembeyaz, saçları sim¬siyah, üzerinde yolculuk yaptığına dair hiçbir alamet olmayan ve I hiçbirimizin tanımadığı bir kimse geldi. Hz. Peygamber sallallahu I aleyhi ve sellem’in yanına (varıp) oturdu. Dizlerini dizlerine dayayıp ve her iki avucunu iki uyluğu üzerine koyup:
“Ya Muhammedi İslam nedir? Bana söyler misin?” dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
“,Allah ftan başka hiç bir ilah ve mabud-u billah olmadığına veMuhammed’in O’nun Resulü olduğuna şehadet etmen, namazı ikâme etmen, zekâtı vermen, ramazanda orucu tutman ve yoluna giicün yeterse, Beytullah ’a hac etmendir.” buyurdu. O (yabancı kimse):
“Doğru söylüyorsun. ’’dedi.
Biz onun bu haline, hem Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e soruyor, hem de onu tasdik ediyor, diye hayret ettik. Ondan sonra:
“Bir de iman nedir? Bana söyler misin ? ” dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
“İman;Allah’a, meleklerine, kitaplarına,peygamberlerine, ahiret gününe iman etmendir. Bir de hayır, şer ve kaderin Allah’tan olduğuna iman etmendir.” buyurunca, yine:
“Doğru söylüyorsun.” dedi.
“Ve İhsan nedir? Bana söyler misin ? ” diye tekrar sordu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de:
“İhsan, Allah fa sanki görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Zira sen Ofnu görmüyorsan O seni görüyor” buyurdu. O yine:
“Doğru söylüyorsun.” dedi.
Ve bu yabancı kimse gidince Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir müddet durdu: “Ya Ömerl Bilir misin o soran kimdi?” dedi. “Allah ve Resûlüllah bilir.” dedim. O zaman buyurdular ki: “O, Cebrail idi. Size dininizi öğretmek için geldi ” (Müslim)
îşte Hz. Ömer radıyallahu anh’ın rivayet etmiş olduğu bu hadis-i şerifte, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize İslam dininin üç rükün üzerine olduğunu bildirmiştir.
1. İslam: Zâhirî âzâlara taalluk eden amellerdir. (Namaz, oruç, hac, zekât gibi.)
2. İman: Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, kaza ve kaderin Allah’tan olduğuna iman etmek gibi kişinin itikadına taalluk eden amellerdir.
3. İhsan: Bu da murakabe ve müşahedeye taalluk eden amellerdir. Bu ihsan makamı, manevi huşu ve huzur içerisinde Allah-u Zülcelal’e ibadet ederek kalbin temizlenmesine işaret etmek¬tedir. Bundan dolayı ihsan makamı olmazsa dinin bir kısmım eksik bırakılmış olur.
Şöyle ki; bu hadis-i şerifte açıkça, kulun bütün ibadet ve kulluk görevlerini yerine getiren yani hayatının her anında, Allah-u Zülcelal’in kendisini gördüğünün, işittiğinin ve bildiğinin şuurunda olması gerektiği beyan edilmektedir. İşte, kişinin bu ihsan halini bozan sebepler; şeytanın vesvesesi, nefsin arzuları ve dış dünyanın etkileridir. O halde, bu tesirlerden kurtulmamız gerekmektedir ki ihsanı yaşayabilelim. Bu tesirlerden kurtulma yolu ise bunların sebeblerini, insana nasıl tesir ettiklerini ve bunlara karşı ne gibi tedbirler alınması gerektiğini; kısaca bu marazi durumun teşhis ve tedavisini bilmek lazımdır. Şüphesiz ki bu konu bir müslüman için en önemli konudur. Zira kulluğun temel mihengi, her yaptığını, her anını Allah rızası için yapabilmektir. İşte bu da tasavvuf ilmini zorunlu hale getirmektedir.
Burada bir meseleye daha açıklık getirmekte fayda var. Denilebilir ki kişinin ihsanı yaşamasına zarar veren tesirleri, ayet hadis ve alimlerin kitaplarından öğrenip teşhis ve tespit edebiliyoruz. Evet bu bir yere kadar doğrudur. Ancak bu marazlan tedavi etme usulü ve kurallarını inceleyen ilim ise tasavvuftur. Zira birer tasavvuf mütehassısı olan mürşid-i kamil; hem bu konulardaki zahirî ilmini, hem tecrübelerini ve hem de bâtını yolla Allah-u Zülcelal’in verdiği manevî ilmi kullanarak kişiyi tedavi etmektedir.
Etiketlerbatini mürşidi kamil tasavvuf tasavvuf gayesi tasavvuf gayesi nedir zahiri
Bunu biliyor muydunuz?
Mürşid-i Kamile İntisabın Gerekliliği
Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun.” ...