Servet sahiplerinden aldananlar da kendi aralarında bir çok guruba ayrılırlar:
1- Bunlardan bir gurup, adlarının öldükten sonrada anılması için ve şöhretlerinin yayılması için cami, çeşme, okul gibi inşaatlar yapmak için çaba gösterirler ve bununla Allah-u ZülcelaTin rızasını kazandıklarını zannederler.
Halbuki bazen bu yapmış oldukları işler haram yollardan kazanılmış paralarla yapıldığı için, Allah-u ZülcelaTin gazabına uğrayabilirler. Bazen de yoksullara bol bol vermek, fakir ve yetimleri koruyup onların ihtiyaçlarını karşılamak cami, çeşme, okul gibi inşaatların yapılmasından daha önemli olduğu halde, insanlar bu yaptığımı görmezler endişesi ile bunu yapmazlar.
Bu yapılan ameller aslında hayırlı amellerdir. Yeter ki yapanın niyeti Allah rızası olsun. Ama niyet Allah nzası olmayıp “desinler” için yapılırsa, bu ameller sahibine hiçbir fayda sağlamaz. Onun için bu gibi amelleri yaparken, niyete çok dikkat etmek lazımdır.
- Bir diğer gurup ise helal olan mallarım yoksullara harcayanlardır. Bunlar yaptıkları hayrı, insanların gözü önünde yaparlar. Gizli vermekten hoşlanmazlar.
Bir adam Bişr Bin Haris kuddise simıhuya Allah’a ısmarladık demeğe gelerek;
- Hacca gitmeye niyet ettim. Bana bir emriniz var mı? Diye sordu. Bişr;
- Ne kadar para hazırladm? Adam;
- İki bin dirhem, diye cevap verdi. Bişr dedi ki;
- Hacca gitmekteki amacın nedir?Zahidlikmi, Kabe’ye olan iştiyakın mı, Allah’m rızasını kazanma isteği mi? Adam;
- Allah’m rızasmı kazanmak, Bişr ona dedi ki;
- Evinde oturup iki bin dirhem harcayıp kesinlikle Allah’m nzasmı kazanacağm bir şey söylesem yapar mısın?Adam;
- Evet, yapanm, O zaman Bişr dedi ki;
- Git o parayı, borcunu ödemesi için borçluya, ihtiyaçlarım gidermesi için bir fakire veya bir yetime ver. Çünkü bir mümini sevindirmen ve ihtiyacım gidermen, yüz kere nafile hac yapmaktan daha hayırhdır. Bunun üzerine adam;
- Ey Ebu Nasr! Hacca gitme arzusu kcdbimde daha kuvvetli, Bişr gülümsedi ve dedi ki;
- Servet, şüpheli yollardan kazanıldığı zaman, nefis o servetle arzularım yerine getirmek ister ve salih amel yapıyor gibi gösteriş yapar. Halbuki Allah-u Zülcelal, yalnız müttakilerin amellerini kabul edeceğine dair yemin etmiştir.
- Diğer bir gurupta servetleriyle oyalananlardır. Cimri oldukları için mal Bunun yanında oruç tutmak, Kur’an hatmetmek gibi bedeni ibadetlerle meşgul olurlar.
Bişri Hafi’ye; “Falan zengin çok oruç tutar, çok namaz kılar”
dediklerinde şöyle cevap verdi; “Zavallı! Kendi haline yaraşanı bırakıp, başkasının sıfatına girmiş. Onun görevi açlan doyurmak, yoksulların ihtiyaçlarını gidermektir. ”
- Diğer bir gurupta yine cimri oldukları için sadece zekat verirler. Onu da mallarının kötülerinden seçerek verirler.
- Aldanan!arm bir gurubu da mal sahibi avamlardır. Bunlar zikir meclislerine gitmelerinin kendilerine yettiğine inanıp bunu adet haline getirmişlerdir. Amel yapmadan ve ibret almadan, sadece vaaz dinlemenin kafi olduğunu zennederler.
Halbuki dinlenen vaazlar eğer amele teşvik etmiyorsa ve dünyadan vazgeçirmiyorsa, kıyamet gününde insanın aleyhine delil olacaktır. Sadece duymakla yetinilen vaaz ve nasihatleri kurtuluş olarak görmek çok büyük bir aldanmadır. Oysa Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle dua etmiştir; “Ya Rabbi menfaat vermeyen ilimden sama sığınırım. ” (Müslim, Tbmizi, Nesai)
Sadece vaaz ve nasihat ile ilim öğrenen ama bu öğrendiği ile amel etmeyen kimseler büyük bir aldanmanın içindedirler.
Şimdi birisi dese ki, bu anlatılan gururdan kaçınmanın imkanı yoktur. Çünkü hiç kimse bu afetlerin gizliliğinden sakınmaya güç yetiremez. Onlara cevabımız şudur: İnsanın bir şey hakkında gayreti gevşedimi, ondan umudunu keser ve onu gözünde büyütür. Fakat kalbindeki istek, kuvvetli olursa ondan kurtulmak için çareler arar.
Servet sahiplerinin daha pekçok aldanma sebepleri vardır. Ama burada bu kadarı ile yetiniyoruz.
Aldanmaktan kurtulmanın üç yolu vardır:
- Akıl : Şunu çok iyi bilmek lazımdır ki, Allah-u Zülcelal’in bir cevher gibi insana vermiş olduğu akıl, bütün saadetlerin anahtarıdır. Yeter ki insan onu doğru olarak kullansın.
- Marifet: Marifet, insanın nefsini, Rabbini, dünya ve ahire- tini bilmesidir. Allah’ı bilmekten Allah sevgisi, ahireti bilmekten ahirete karşı bir merak, dünyayı bilmekten de ondan yüz çevirmek meydana gelir, insanın kalbinde bu istek hakim olduğu zaman da niyeti sağlamlaşır ve her türlü aldanmadan muhafaza olur.3- İlim: İlim ise insanı Allah-u Zülcelal’e yaklaştıran ve uzaklaştıran hususların bilinmesidir.Netice olarak, gururun Allah-u Zülcelal’in rızasına giden cennet yolu üzerinde bir engel olduğu anlaşıldı. Onun için insan bu engellerden kurtulmanın çarelerine sarılmalıdır.
Buraya kadar anlattıklarımızın tamamı, Allah-u Zülcelal’in sevgisinin, aşk ve muhabbetinin kalbe yerleşmesi, dünya muhabbetinin kalpten silinmesi içindir. Allah-u Zülcelal’in rızasına meraklı olan ve O’nun rızasına giden cennet yolunda mesafe katet- mek isteyenler için bu kadarım bilmek yeterlidir.
İnsan, nasıl zahiri olarak basta olduğunda bir yolculuğa çıktığı zaman, hastalığından dolayı bir mesafe katedemiyorsa; manevi insanda kalbi fesada uğrayıp basta olduğu zaman, Allah-u Zülcelal’in rızasına giden cennet yolunda bir mesafe katedemez. Onun için burada kalbi basta eden manevi hastalıkların neler olduğunu ve bu hastalıkların nasıl tedavi edileceğini açıklayacağız, inşaallah.
KAYNAK: Cennet Yolunun Rehberi /Seyda Muhammed Konyevi