- İnsan herhangi bir meselede kendi emsali ile kendisini tecrübe edip, kibrinin kaybolup kaybolmadığını anlayabilir. Eğer bir hakikati, karşısındaki dile getirdiğinde, bu ağırına gider, memnunlukla karşılamaz ve kabul etmezse, henüz kalbinde gizli bir kibir var demektir. Bundan Allah-u Zülcelal’e sığınıp ilim ve amel yapmak suretiyle bu halden kurtulmaya çalışmak lazımdır.
- İnsan, emsal ve akranları ile aynı meclislere gidip, yolda onları öne geçirmek ve meclislerde arkada oturmak suretiyle, kendisinde kibrin bulunup bulunmadığım öğrenebilir. Şayet onları öne geçirmek, onların arkasında oturmak, kendisine ağır geliyorsa, henüz daha kalbinde kibir var demektir. Eğer böyleyse, kendini buna zorlayarak ve buna alışmaya, bu ağırlığı üzerinden atmaya gayret etmesi lazımdır. Ancak böyle davranarak kalbindeki kibri kırabilir.
- Fakir kimselerin davetine katılmak, arkadaş ve yakınlarının işlerini görmekten geri kalmamak suretiyle, kibirli olup olmadığım anlayabilir. Bu davranış ağınna gidiyorsa kendisinde kibir var demektir. Halbuki bu davranışlar hem güzel ahlaktır, hem de mükâfâtı çoktur.
Bunlardan kaçınmak, kalbinde manevi kirlerin bulunmasın- dandır. Bu gibi işleri yapmak suretiyle içindeki bu kirlerden temizlenmeye çalışmalıdır. Ancak böylelikle kibir hastalığından kurtulabilir.
- Kendisinin ve arkadaşlarının eşyalarını bizzat kendisi taşıyarak, kendisinde kibir olup olmadığını anlayabilir. Bundan çekinirse, yine kalbinde kibir var demektir.
- Eski elbise giymekle kendisinde kibir olup olmadığım anla- yabilir.
İşte, buraya kadar anlatmış olduğumuz kibir, çok tehlikeli bir kalp hastalığıdır. Aynı zamanda Allah-u ZülcelaTin rızasına giden cennet yolunda, çok büyük bir engeldir.
Bunun bir an önce tedavi edilmesi gerekir. Çünkü, kalbin bu gibi manevi hastalıklardan temizlenmesi, sonsuz olan ahiret saadetinin kazanılması demektir.
KAYNAK: Cennet Yolunun Rehberi /Seyda Muhammed Konyevi