Gözün görevi, ibret almak için bakmak ve bu baktığı şeyleri düşünüp anlamaya çalışmaktır. Eğer göz, Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiylerinin dışında kullanılırsa; o göz kördür. Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede; “Onlardan sana bakan da vardır. Fakat körleri sen mi doğru yola iteceksin? Hele birde basiretsiz olurlarsa!” (Yunus; 43) buyurmuştur.
Gözün, insan için en büyük afeti hakkı görememektir. Hakkı göremeyen kimse ise, kendisini azaba müstehak etmiş demektir.
Gözün diğer bir afeti ise haram olan şeylere yani yabancı kadına bakmaktır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şeriflerinde; “Gözler de zina eder. Onların zinası kötü niyetle bakmaktır.” (Müslim) buyurmuştur.
Allah-u Zülcelal de bir ayet-i kerimede; “Gözlerin hain bakışını, gönüllerin gizleyeceği herşeyi bilir.” (Mümin; 19) buyurmuştur.
Cinsi arzuya sahip her insanın kendisini yabancı kadına bakmaktan koruması zordur. Onun için Ala bin Ziyad kuddise sirru-hu şöyle demiştir; “Kadının örtüsüne bile bakmak caiz değildir. Çünkü muhakkak ondan kalbe arzu ve şehvet düşer.”
İster kadının erkeğe, isterse erkeğin kadına şehvet niyetiyle bakması haramdır. Ama istemeden bakarsa, bunda bir günah yoktur. Yani insanın önünden geçen birisine gözünün çarpmasından dolayı bir günah yoktur. Ancak hemen gözünü çevirmesi lazımdır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem; Hz. Ali radıyal-lahu anhuya şöyle buyurmuştur; “Ya Ali! Bir kadın gözüne iliştiği zaman, ikinci defa bakma. Birinci bakışta sana vebcd yoktur. Fakat İkincisinin vebali vardır!” (Müsliam)
Kadın, şeytanın tuzaklarından birisidir. Lain şeytan şöyle demiştir; “Kadın benim zehirli oklarımdan bir oktur. Onunla ben hedefimi vururum.”
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem de bir hadis-i şeriflerinde; “Yabancı bir kadına bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim bundan kaçınırsa, onu sevindirecek şekilde, ibadetin lezzetini Allah ona tattırır. ” (Ebu Davud) buyurmuştur.
Bu hadis-i şeriften yabancı kadına bakmanın, insan için ne kadar tehlikeli olduğu anlaşılmaktadır. İnsanın vücuduna zehirli bir iğne batırıldığı zaman, o zehir nasıl bütün vücuduna yayılıyorsa; yabancı kadma bakmaktan dolayı da sanki insanın kalbine zehirli bir ok saplanmış gibi olur ve bu zehirli ok, önce kalbi daha sonrada bütün azalan ifsad eder. Onun için ahiretinin üzerinde meraklı olan kimse, yabancı kadma bakmaktan kendisini muhafaza etmeye çalışmalıdır.
Bunun çaresi de kadınlarla olan ilişkilerini kesmek, onlarla bir arada bulunmaktan kaçınmaktır. Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;
. . . Bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalbleri için daha temiz bir davranıştır.”(Ahzab; 53)
Erkekle kadın başbaşa kalınca, aralarındaki üçüncü kişi mutlaka şeytan olur. Onun için Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şeriflerinde;
“Yabancı bir kadınla başbaşa kalmaktan sakm. Ruhum kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; hiçbir kimse yabana bir kadmla başbaşa kalmamıştır ki, aralarına şeytan girmiş olmasın. Bir adamın çamura bulanmış bir domuzla bir arada bulunması, omuzunun kendisine helal olmayan bir kadının omuzu ile yanyana bulunmasından daha hayırlıdır.”(Taberani)buyurmuştur.
Buradan anlaşıldığına göre, yabancı bir kadınla başbaşa kalmak kadınlarla yanyana oturmak insan için çok büyük bir tehlikedir. Yabancı kadınlarla başbaşa kalmak, inşam adım adım zinaya yaklaştırır.
Bazı evliyalar demişlerdir ki; “Ben bir çölde olsam ve orada benden başka kimse bulunmasa; her yer altınlarla dolu olsa bile, kalbime o altınları çalarım diye bir vesvese gelmez. Ama orada bir kadın olsa, kalbime bir vesvese gelmeyeceğinden emin olamam. ”
Onun için “Bu benim kardeşim gibidir, akrabamdır, baldızım-dır” diyerek, kendisine helal olmayan, kendisine nikah düşen kadınlarla baş başa kalan kimseler, kendilerini zinaya düşmekten alıkoyamazlar.
Unutmayalım ki; “Benim kalbim temiz, hiçbir şey olmaz” sözü, şeytanın bir hilesidir. Hiç kimse demesin ki; “Benim kalbime vesvese gelmez.” İnsanın akrabası da oba, yabancı kadınlardan uzak durmak, en selametti yoldur.