Ana Sayfa / FETVALAR / ÇEŞİTLİ MESELELER / Emr-‘ı bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker ne demektir? Nasıl olmalıdır?

Emr-‘ı bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker ne demektir? Nasıl olmalıdır?

mavlana

Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

“Siz (in içiniz) den öyle bir cemaat bulunmalıdır ki, (onlar herkesi) hayra davet etsinler. (İnsanlara) iyiliği emretsinler. (Halkı) kötülükten vazgeçirmeye çalışsınlar. İşte onlar murada erenlerin ta kendileridir.” (Al-i İmran; 104)

Allah-u Zülcelal bu ayet-i kerimede, müslümanlar içinde onları hayra davet edecek, kendilerine emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker yapacak bir cemaatin bulunmasını emretmektedir. .

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

“Sîzlerden her kim, bir kötülük görürse onu eliyle, eğer gücü yetmez ise diliyle, buna da gücü yetmezse kalbi ile gidersin. Bu ise, imanın en zayıfıdır.” (Müslim, Tirmizi, İbn-i Mace, Nesai)

Emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker farzı kifayedir. Buna göre her farzı kifaye gibi o da bazı kimselerin ifasıyla diğer müslü

manlardan sakıt olur. Lâkin hiç ifa eden bulunmazsa, özrü bulun­mayan bütün mükellefler günahkar olurlar. Emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münkerin farz-ı ayın olduğu yerlerde vardır. Mesela, bir yerde bu vazifeyi bir kişiden başka bilen bulunmazsa, o bir kişiye emr-i bi’l-Marufu ifa etmek farz-ı ayın olduğu gibi, bir babamn evladı ile hanımına iyiliği emir, kötülüklerden kendilerini nehyetmesi de farz-ı ayın’dır.

Huzeyfetü’l-Yemani radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin olsun ki, ya iyilikleri emir ve kötülüklerden alıkoymaya çalışırsınız, yahut Allah ‘ın üzerinize azap göndermesi yakındır. Sonra Allah ‘a dua edersiniz de dualarınız kabul olunmaz.” (EbuDavud, Tirmizi, Ahmedbin Hanbel)

Emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münkerin İslam dininde çok büyük bir yeri vardır. Emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker vahyin bereketidir. Yeryüzünde Allah-u Zülcelal’in ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bizlere bildirdiğini birbirimize bildir­mezsek, insanlar birbirlerine zulüm yaparlar ve birbirlerini ezerler. Onun için ihtiyar ihtiyara, genç gence, kadın kadına, çocuk çocuğa nasihatte bulunmalıdır. Çünkü bu şekilde nasihatte bulunulduğu zaman, o nasihat yapılan meclise Allah-u Zülcelal’in rahmeti ve feyzi gelir. O nasihatle insanların kalpleri doğru yola yönelir. Olabilir ki, bazı insanlar, biz zaten bir şey yapmıyoruz, diğer insanlara ne söyleyeceğiz diyebilirler. Halbuki Enes radıyallahu anh şöyle anlat­mıştır:

Biz bir gün Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Ey Allah ‘ın Resulü, biz iyiliğin tümünü yapmadan, iyiliği emretmeye­lim mi? Kötülüğün hepsinden de kaçınmadan kötülükten men etmeyelim mi? ” diye sorduk. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İyiliğin tamamını işlemeseniz bile, siz iyiliği emrediniz. Kötülüğün hepsinden kaçınamasanız bile kötülükten nehyediniz.” (Taberani)

Görüldüğü gibi üzerimizden vahyin bereketinin kalkmaması için hepimiz birbirimize nasihatte bulunmamız lazımdır.

Bunu biliyor muydunuz?

Camii de yatmak caiz midir?

İhtiyaç olduğunda camii de yatmakta bir sakınca yoktur. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ...

Bir Cevap Yazın

Araç çubuğuna atla