Bey’at, söz vermek, bağlanmak manasına gelir.
Tasavvufta bey’at etmek; bir kişinin ilmiyle amel eden bir alime sadık ve bağlı kalacağına, haramlardan kaçıp helal ve hayırlara sarılacağına, günahlardan tevbe edip, bir daha yapmayacağına dair söz vermesi ve buna Allah-u Zülcelal’i, Resulünü ve mürşid-i kamili şahit tutmasıdır.
Maalesef günümüzde bazı kesimler, bey’atm aslını bilmedik¬leri için bunu yapan kimselere karşı düşmanlık ediyorlar ve bey’atın İslam dininde yeri olmadığını söylüyorlar.
Biz burada bey’atm kitap ve sünnetten deliller vererek dindeki yerini açıklayarak görevimizi yerine getireceğiz.
Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“(Resulüm) Sana beyat edenler; hiç şüphesiz Allah ‘a bey’at etmektedirler. Allah Un (kudret) eli onların ellerinin üzerindedir. Kim (yaptığı) ahdi bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile yaptığı ahdine vefa gösterirse, Allah ona büyük bir mükafat verecektir.” (Fetih; 10)
Diğer bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
“Andolsun ki, sana o ağacın altında bey’at ederlerken, Allah müminlerden razı oldu. Onların kalplerinde olanı bildi de üzerlerine o sekin eti (huzur ve itminanı) indirdi ve onları yakın bir fetih ile mükafatlandırdı” (Fetih; 18)
Hasan-ı Basri şöyle demiştir:
“Allah-u ZülcelaVin bütün müfminlere yaptığı bu çok kârlı bey9ata kulak verin. Vallahi yeryüzünde bulunan bütün mü9minler, bu ilahi beyfatın içine dahildir.99
İmam Kurtubi ise şöyle demiştir:
“Bu ayet-i kerime ikinci Akabe Matındaki müslümanlar için indi Fakat ayet, kıyamete kadar Ümmet-i Muhammed’den Allah yolunda olan herkesi içine alır.”
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ilk İslam’a girerken müslümanlardan aldığı bey’atın dışında, değişik zamanlarda pek çok önemli konuda da bey’at almıştır.
İşte bu bey’atlar, günümüzde mürşid-i kamillerin takva üzere yaşamak ve irşad amacı ile müslümanlarla yaptıkları bey’at ve intisap için birer delildirler.