Böyle bir düşünce ve böyle bir istek caiz değildir. Çünkü hiçbir insanın ruhunu acele alması için dua etmeye, yahut ölümü temenni etmeye hakkı yoktur. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Sizden hiç biriniz sakın başına gelen bir zarardan dolayı ölümü islemesin. Çünkü ya iyilik sahibidir ki yaşamakla iyilikleri artar veya kötülük sahibidir ki, belki yaşamakla kötülüklerinden vazgeçerek tövbe eder.” (Buhâri, Müslim)
Yani ölümü acele istemek veya temenni etmek doğru değildir. İnsan iki durumdan biriyle karşı karşıyadır. Ya iyilik sahibidir ki, ömrünün uzunluğu ona daha fazla iyilik yapma fırsatı verecektir veya kötülük sahibidir, umulur ki çok yaşamakla Allah-u Zülcelal ona tevbe fırsatı verir, hoşnut olur ve bu şekilde Allah-u Zülcelal’e döner.
Peki insan ölümü neden ister? Bunun için Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Ama illa ki böyle bir şey yapacaksa şöyle desin; Allah yım! Eğer yaşamak benim için hayırlı ise beni yaşat, eğer ölmek daha hayırlı ise ruhumu al.” (Buhâri, Müslim)
Buradan anlaşıldığı gibi, demek ki işi Allah-u Zülcelal’e havale etmek lazımdır. Bu demek oluyor ki, insanın hayatta kalmasında hem kendisi için hem de başkaları için fayda olabilir. Zaten ölümü hayırlı ise Allah-u Zülcelal o kimsenin ruhunu kabz eder. O halde en iyisi işi Allah-u Zülcelal’in ilmine, iznine ve dilemesine bırakmaktır. İşte Allah-u Zülcelal’in mü’minlerden beklediği edeb budur.